11. Duhok Uluslararası Film Festivali

Duhok Irak’ta Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne bağlı üçüncü büyük şehir. Ve bu şehirde 11 yıldır bir film festivali yapılıyor. Hemen yanı başındaki süren ve Kürtleri etkilemesi beklenen bir savaşın tedirgin edici atmosferinde Festival 9-16 Aralık 2024 tarihleri arasında bir kez daha gerçekleştirildi.
11. Duhok Uluslararası Film Festivaline 50 ülkeden 750 film başvurmuş ve bunların 107 tanesi seçkiye alınmış.
Uzun kurmaca, belgesel ve kısa filmlerden oluşan seçkide yarışmalı filmler yanında panorama, çocuk filmleri, ‘Odak: Hindistan’ başlıkları altında yarışma dışı gösterimler de yapıldı.
Festivalin farklı coğrafyalardaki Kürt yönetmenlerini Kürtçe film yapmaları için cesaretlendirdiği aşikar.
Kürtçe filmleri İngilizce altyazılı izledikten sonra filmden sonra yönetmen söyleşilerinde derinlikli soruları duyunca izleyicilerin sinemaya ne kadar ilgili olduklarını da görebiliyorsunuz.
İran, Türkiye ve Irak’tan gelen Kürt sinemacıların aynı dili konuşmaları nedeni ile yönetmenlere doğrudan sorular sorulabilirken, benim gibi Kürtçe bilmeyen birkaç kişi ‘azınlık’ olarak özel çeviriye ihtiyaç duyuyorduk.
Bazı salonlardaki söyleşilerde sadece benim için Kürtçeden çeviri yapılınca kendimi ‘özel hissetmek’ ile ‘rahatsızlık verme, utanma’ duyguları arasında gidip geldiğimi itiraf etmeliyim.
Sadece üç hafta önce Avrupa’nın büyük film festivallerinden birisi olan Tallinn Film Festivali’ne katılmıştım. Sıcağı sıcağına iki festivali karşılaştırabildim. Her festivalin bir karakteri olduğuna inanırım. Seçtikleri filmlerle, festivaldeki etkinlerle kendi karakterine, kendilerini destekleyenlerin politikalarına uygun davranırlar. Örneğin günlük politikada Ukrayna’daki savaşa çok duyarlı olan ama Filistin’i görmezden gelen Avrupalı politikacıların ikiyüzlülüğü A veya B sınıfı film festivallerine de yansımakta. Tallinn Film Festivali’nde bunu gözlemledim. Tallinn‘deki festival daha çok film endüstrisine hizmet eden Avrupa film dünyasının kodları ile yapılırken, Duhok Film Festivali kendisine has karakteri ile gerçekleştiriliyor.
Duhok’taki festival ortam oldukça samimi, katılımcıların sosyalleşmesine, kaynaşmasına ve birbirini yakından tanımasına çok uygun. Örneğin bir akşam yemeğinde tesadüfen Erbil’de yaşayan bir Kürt yönetmen Sami Sabah, iki Kürt yapımcı ve Fransa’da yaşayan Afgan kökenli ünlü yönetmen Sıddık Barmak ile aynı masada oturduk. Sıddık Barmak’ın son yıllarda yapılmış en beğendiği filmler listesi ile benim listem aynı idi. Finlandiyalı yönetmen Aki Kaurismaki’nin ‘Sararmış Yapraklar’ (Fallen Leaves) filmi ile Martin McDonagh’ın İnisherin’in Ölüm Perileri’ni (The Banshees of Inisherin) o da benim gibi çok beğenmiş.
İranlı yönetmen Ali Asgari ile festivalin Zaho gezisi sırasında sinema sohbeti yaptık ve izlemem için 2023 yapımı Terrestrial Verses (Fani Dizeler) isimli filminin linkini gönderdi. Ali Asgari’nin en çok etkilendiği Hindistan’lı yönetmen Payal Kapadia’nın ‘Aydınlık Hayallerimiz‘ filmini (All we imagine as light) izleme listeme aldım.
Festivallerdeki kırmızı halı törenlerini oldum olası sevmem. Özellikle Türkiye’deki festivallerin kırmızı halı törenlerini A tipi festivallere özenti, biraz da yapmacık bulurum. Ama Duhok’ta kırmızı halı törenine kendilerine özel bir yorum katmışlar ve bu durum beni rahatsız etmedi. Açılış günü sadece jüri üyeleri ile eyaletin kültür ile ilgili resmi görevlileri kırmızı halıdan yürüyor ve fotoğraflar çekiliyor. Sonraki günler büyük salonda, gösterim öncesinde gösterilen filmlerin ekibi halıda yürüyerek salona geçiyor. Kapanış günü ise filmi gösterilen tüm ekipler bir geçit töreni gibi kırmızı halıdan yürüyerek kapanış töreninin yapılacağı salona geçiyorlar.
11. Duhok Film Festivali’nin organizasyonu neredeyse eksiksizdi. Onlarca yabancı konuğu hiç aksaklık olmadan ağırladılar. 100’e yakın gönüllü oldukça organize şekilde konuklarla, gösterimlerin moderasyonu ile ilgilendi. Beraber sohbet imkanı bulduğum festival gönüllüsü Rasty’den Duhok’un günlük yaşamına, Suriye’deki son gelişmelere nasıl yaklaştığına ilişkin birçok bilgi aldım. Bulunduğu coğrafyanın sınırları dizayn edilirken neler düşündüğünü konuştuk. Ondan günde birkaç kez yaşanan elektrik kesintilerinin enerji altyapı yetersizliği ile ilgili olduğunu ama neredeyse her yerde jeneratör olduğunu ve eyalet yönetiminin bir enerji politikası olarak bunu desteklediğini öğrendim. Gerçekten de her gün birkaç kez elektrik kesiliyor, 1 dakika içinde geliyor ama her yerdeki jeneratör gürültüsü şehrin desibelini artırıyor. Festivalin en güçlü filmlerinden ‘Ceviz Ağaçları Sarardığında’nın yönetmeni Mehmet Ali Konar ile gösterim sonrası sohbet ettiğimde canı sıkkındı. Çünkü filmin ilk gösterimin ortasında elektrik kesilmiş ve filme birkaç dakika ara verildiği için mutsuzdu. Yarışmadaki bir filmdi ve haklı olarak izleyicilerin ve jürinin konsantrasyonunun olumsuz etkilendiğini söyledi.
11. Duhok Film Festivali’ni düzenleyenler Türkiye’deki bazı festivaller gibi gereğinden fazla konuk çağırıp onların konaklaması ve yeme-içmesine adeta para saçmıyorlar. Bildiğiniz gibi ‘büyük’ bazı festivallerin bütçelerinden ödüllere ayırdıkları oran çok düşük. Duhok’ta kısa, uzun, belgesel kurmaca film yapan tüm sinema emekçilerine eşit yaklaştıklarını gözlemledim. Galiba ‘Sıcak, mütevazı ama oldukça iyi’…bu festivali tanımlayan en iyi söz grubu .
Festivalde gösterilen 107 filmin hepsini izlememe imkan yoktu. Ben de kendi seçkimi yaptım. Bazıları zaten merak ettiğim, görmek istediğim filmlerdi, bazıları da festival kataloğundan seçtiklerimdi.
Orhan İnce’nin ilk uzun metraj filmi Hevi (Umut); Erbilli yönetmen Sami Sabah’ın ilk filmi ‘Senarist’; Erbilli yönetmen Halgurd Salih’in kısa filmi ‘Meşe Ağaçları Altında Marş’; Norveç’te yaşayan Kürt yönetmen Hasham Zaman’ın ‘Bir Mutlu Gün’ filmi; Kazım Öz’ün İlyas Salman’ın başrolde oynadığı son filmi ‘Oyuna geldik’; bence festivalin en güçlü filmlerinden birisi Mehmet Ali Konar’ın ‘Ceviz Yaprakları Sarardığında’ filmi; Lucian Read’in ‘Mezopotamya Aslanları’ filmi; Nimet Gatar’ın Gotubejin filmi, Rojda Ezgi Oral’ın ‘Yerli Malı’, Ferhat Özmen’in ‘Eksi 1’, Cansu Baydar’ın ‘Nerdeyse Herşey Yanlış’, Adana Altın Koza film festivalinde ödüller almış olan Murat Fıratoğlu’nun ‘Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri’, Yönetmen Fatin Kanat ve Önder İnce’nin İsmail Beşikçi’yi anlatan ‘Bizim İsmail’ filmi İzlediğim filmlerden bazıları idi.
Festivalin Uluslararası en iyi kurmaca filme verilen en büyük ödülünün adının ‘Yılmaz Güney Ödülü’ olması, Duhok Film Festivali’nin Yılmaz Güney’e saygı duruşu olarak yorumlanabilir.
İran’dan yönetmen Ali Asgari’nin başkanlığındaki Dünya Sineması bölümünün 5 kişilik jürisinde İstanbul’dan Sinematek/Sinema Evi genel koordinatörü Elif Ergezen de vardı.
10.000 ABD doları değerindeki Yılmaz Güney ödülü için aşağıdaki 9 adet uluslararası kurmaca film yarıştı. Inshallah a boy (Ürdün, Fransa, Mısır, Suudi Arabistan, Katar) ,Sultana´s dream (İspanya, Almanya ve Hindistan), Empty nets (Iran, Almanya), Melody (Iran, Tacikistan), Moon (Avusturya), Faruk (Türkiye), Seeking haven for Mr. Rambo (Mısır, Suudi Arabistan), Andrea gets a divorce (Avusturya), One of those days when Heme dies (Türkiye)
Ayrıca Dünya sineması kurmaca kategorisine genç yetenek ödülü; en iyi belgesele ve kısa filme Altın Yaprak ödülü dağıtılacak.
11. Duhok Film Festival Kürt sinemasını teşvik misyonunu Kürt Sineması kategorisinde verdiği ödül çeşitliliği ile gösteriyor. Kürt Sineması kategorisinde yarışan en iyi kurmaca filme 5000 ABD doları değerindeki ‘Altın Yaprak’ ödülü verilirken bu kategorideki filmlere en iyi yönetmen, en iyi erkek oyuncu, en iyi kadın oyuncu, en iyi senaryo ve en iyi görüntü yönetmeni olmak üzere 5 ödül daha dağıtılıyor.. Kurmaca film için FIPRESCI ödülü var. Ayrıca en iyi Kürt belgeseli ve Kürt kısa filmi için de birer ödül veriliyor.
16 Aralık günü kapanış töreninde 5 ayrı Jüri tarafından belirlenen ödüller açıklandı.