Bakan Tunç’tan ‘beyin göçü’ tepkisi: Gençlere ‘Bu ülkede yaşanmaz’ diyenler var… – Son Dakika Siyaset Haberleri

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İzmir’de Ege Üniversitesi’nin 2025-2026 akademik yılı açılış törenine katıldı.
Prof. Dr. Yusuf Vardar MÖTBE Kültür Merkezi’nde gerçekleşen açılış töreninde konuşan Bakan Tunç, eğitim, TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun çalışmaları ve terörsüz Türkiye sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bakan Tunç, şunları söyledi:
“Eğitim bir ülkenin kalkınması ve gelişmesi için en önemli şart. Eğitim olmadan kalkınma olmaz. Çocuklarımızı, gençlerimizi geleceğe hazırlayabilmek için doğumdan itibaren ailede başlayan eğitimle beraber ilköğretimi, ortaöğretimi ve üniversite eğitimiyle birlikte gençlerimizi, çocuklarımızı en güzel şekilde yetiştireceğiz ki en önemli kaynağımız olan insan gücümüz. Çünkü bizim ülkemizin yeraltı kaynakları noktasında petrol vesaire son zamanlarda bu noktada da gelişmeler var. Buluşlar var, keşifler var. Ama en önemli kaynağımız bizim insan gücümüz. Gelecek neslimiz. Türkiye Yüzyılı’nı inşallah onlar inşa edecekler.
Bu nesil Türkiye Yüzyılı’nın temellerini attı. Türkiye Yüzyılı gençlerimizin omuzlarında yükselecek. O nedenle eğitime büyük önem veriyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız eğitime önem verdiği için bütçede en fazla pay eğitime ayrılıyor. Okullara ayrılıyor, üniversitelere ayrılıyor. Çocuklarımızın yetişmesine ayrılıyor. Gelişimine ayrılıyor. Bu anlamda da çok önemli mesafeler katettik. Milli Eğitim bütçesine baktığımız zaman tabii üniversitelerle birlikte değerlendirdiğimizde iki trilyonu aşan bir meblağ bu sene 2025 bütçesinde eğitime ayrılmıştır. 2026 bütçesinde bu rakam daha da yükselecektir.”
“BUGÜN ÜLKEMİZİN 81 VİLAYETİNDE ÜNİVERSİTELER VAR”
“Öğrencilerimizin faydalandığı burs imkanlarını, yurt imkanlarını da artırdık ve artırmaya devam ediyoruz. Şu anda yurt sayımız 875. Bugün ülkemizin 81 vilayetinde üniversiteler var. 70 küsur üniversiteden 208 üniversiteye çıktı; sayı ve yurt kapasitesi bir milyona ulaştı. 150 binlerden bir milyon yatak kapasitesine ulaşan bir durum söz konusu. Yükseköğretimde öğrencilerimizin burs imkanlarını ve barınma imkanlarını karşılayabilmek için çok büyük gayretler gösterdik. Üniversitelerimizin başarısı da akademik gelişmesi de giderek artmaya devam ediyor. Anadolu’da kurulan yeni üniversiteler var. Bu üniversitelerin tabii başta akademik kadrolarının da gelişimleri de her geçen gün artıyor.
Bu üniversitelerimizin de gelecekte başarılı üniversiteler arasında yer alacaklarına biz yürekten inanıyoruz. Önceki haftalarda Sayın Cumhurbaşkanımız Yükseköğretim Kurumları akademik yıl açılışını toplu olarak Ankara’da gerçekleştirmişti. Orada da Türkiye’nin hedeflerinden bahsetmişti. ‘En az iki üniversitemizi 2029’a kadar dünyada ilk yüz üniversite arasında görmek istiyoruz’ demişti. Yine ‘en az 10 üniversitemizi ilk 500 arasında görmek istiyoruz’ demişti. Bu anlamda da üniversitelerimiz, özellikle Ege Üniversitesi’nde, inşallah bu başarılarda mutlaka yerini alacaktır. Türkiye’nin en önemli üniversitelerinden biri olan Ege Üniversitesi’nin dünya çapında bu sıralamalara gireceğine ve söz sahibi olacağına bir yürekten inanıyoruz.”
Son çeyrek asırda ülkenin çok önemli mesafeler aldığını belirten Bakan Tunç, şöyle devam etti:
“Gerek fiziki kalkınma anlamında; altyapısıyla, üstyapısıyla, yatırımlarıyla ortaya çıkan dünya projeleriyle, yollarıyla, köprüleriyle, barajlarıyla, üniversiteleriyle, yurtlarıyla, şehir hastaneleriyle, enerji projeleriyle; petrolünden doğal gazına, nükleer santraline varıncaya kadar milli savunma hamleleriyle, milli teknoloji hamleleriyle, savunma sanayinde yüzde seksen yerlilik oranını yakalayarak çok önemli mesafeler katettik. Gerek fiziki kalkınma anlamında gerekse demokratik kalkınma anlamında, Türkiye’nin yüksek standartlı bir demokrasiye kavuşması anlamında da çok büyük reformlara imza attık. Türkiye Cumhuriyeti ikinci yüzyıla başladı. Önceki gün Cumhuriyetimizin 102’nci yıl dönümünü kutladık.
Bir asır geride kaldı. İnişli çıkışlı zamanlarımız, zor zamanlardan, zor süreçlerden geçtik. Demokrasiye geçtik, kesintili zamanlarımız oldu ve bir asrı geride bıraktık. Şimdi ikinci asra adım attık. Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana başta devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu toprakları bizlere vatan yapan tüm ecdadımızı, şehitlerimizi, gazilerimizi rahmetle, şükranla yad ediyoruz. Onların emanetine sahip çıkacağız ve bu ülkeyi dünyanın en güçlü ülkelerinden biri haline getireceğiz. Bunun için çok mesafe katettik; daha kat edeceğimiz çok yol, mesafe var.”
“YENİ ANAYASAYA MUTLAKA İHTİYAÇ VAR”
“Son çeyrek asırda özellikle hızlı bir kalkınma süreci içerisinde olduğu ülkemiz ve yüksek standartlı demokrasi yolunda, hukuk devleti ilkesinin tahkimi yolunda, temel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi noktasında da önemli mesafeler aldık. Milletimizin onayıyla gerçekleştirdiğimiz anayasal reformlarla gerçekten küçümsenemeyecek; özellikle vesayetçi, darbeci anlayışın tasfiyesiyle beraber anayasamızda gerçekleştirilen hak arama yollarının artırılması, temel hak ve özgürlüklerin güçlendirilmesi noktasında aslında ‘sessiz devrim’ sayılabilecek çalışmalara, reformlara imza attık. Suni tartışmalarla ülkemiz çok zaman kaybetti.
Vakit kaybetmeden gençliğimizi en iyi şekilde yetiştirerek teknolojide, kalkınmada dünyada söz sahibi bir ülke yapmanın gayreti içerisinde olmaya devam edeceğiz. Özellikle yüksek standartlı demokrasi dediğimiz zaman tabii ki bir darbe anayasasıyla yönetiliyoruz. Bu anayasada reform edilecek birçok husus hâlâ var. Ama çok da mesafe katedildi. Gerek gerçekleştirilen yapısal reformlar; Milli Güvenlik Kurulu’nun yapısından tutun da Yüksek Askeri Şura’nın yapısının demokratik hale getirilmesine varıncaya kadar, Anayasa Mahkemesi’nin, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun yapısı, askeri mahkemelerin kaldırılması, özel yetkili mahkemelerin, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kaldırılması, yargı alanında özellikle hukuk devleti ilkesinin tahkim edilmesi gibi çok önemli reformlar gerçekleştirildi. Hak arama yolları artırıldı. Kamu Denetçiliği Kurumu ile vatandaşlarımızın bir problemi olduğunda idareyle ilgili yargıya başvurmadan kamu denetçisine başvurabilme imkânı sağlandı.”
“SİVİL, KATILIMCI BİR TOPLUM SÖZLEŞMESİNE İHTİYAÇ VAR”
“Anayasa Mahkemesi’ne hak ihlalinde bireysel başvuru yapma imkânı getirildi. Bilgi edinme hakkı, kişisel verilerin ve özel hayatın korunmasına ilişkin kurumların kurulması gibi birçok yapısal reformu hayata geçirdik. Sıkıyönetim ilanına izin veren maddelerin kaldırılması, darbecilerin yargılanabileceğine ilişkin hükümlerin anayasamızda yerini alması; tüm bunlar anayasamızdaki vesayetçi ruhu ortadan kaldırmaya yönelik düzenlemelerdir ve bunlar milletimizin onayıyla gerçekleşti.
Hükümet sistemiyle ilgili olarak cumhuriyet rejimini daha da güçlendiren, halkın doğrudan doğruya hem yasamayı hem yürütmeyi belirlediği bir yönetim sistemine geçiş; tüm bunlar Türkiye’nin daha yüksek standartlı bir demokrasiye kavuşması için gerçekleştirildi. Bunlar yeterli mi? Biz diyoruz ki Türkiye Yüzyılı’nda demokratik, sivil, katılımcı bir toplum sözleşmesine ihtiyaç var. Yeni anayasaya mutlaka ihtiyaç var. Milletimize olan bu borcu yerine getirmemiz gerekir. İnşallah Meclisimizde böyle bir uzlaşma sağlanır. Türkiye Yüzyılı’nın başlarında demokratik, sivil, katılımcı bir anayasayla yolumuza devam ederiz.”
“TÜRKİYE YÜZYILI’NIN İNŞA EDİLEBİLMESİ, TERÖRSÜZ BİR TÜRKİYE’YLE MÜMKÜN”
“Türkiye Yüzyılı’nın inşa edilebilmesi, terörsüz bir Türkiye’yle mümkündür. 41 yıldan bu yana mücadele ettiğimiz bir terör belası, bir terör sorunu var. 41 yılda büyük ekonomik kayıplara neden oldu. Terör trilyonlarca ekonomik kayba yol açtı. Eğer bu ekonomik kayıp yaşanmasaydı, bugün Türkiye’nin şehirleri, köyleri, milletimizin refahı kat kat daha fazla olurdu. 50–60 yıllık yatırım bütçesine ayırdığımız parayı maalesef hem teröre hem de neden olduğu mahrumiyetlere harcamak zorunda kaldık.
Tabii maddi kayıplarımızın yanı sıra binlerce şehit verdik. 50 binden fazla insanımızı kaybettik; askerimizi, polisimizi, sağlık görevlilerimizi şehit verdik. Öğretmenlerimizden, yargı mensuplarımızdan şehitler verdik. Ve büyük acılar yaşadık. Bir daha bu acıların yaşanmamasını istiyoruz. Terörün olmamasını, Türkiye’nin çocuklarının, Türkiye’nin gençlerinin, sizlerin Türkiye Yüzyılı’nda daha huzurlu yaşamasını ve huzurlu bir geleceği hep beraber inşa etmemizi istiyoruz.”
“BU ÜLKE KÜRTÇE ŞARKI SÖYLEMENİN, KÜRTÇE KASET SATMANIN YASAK OLDUĞU GÜNLERİ YAŞADI”
“Özellikle son yıllarda, son çeyrek asırda, terörün ortadan kaldırılmasıyla ilgili büyük mücadeleler yapıldı. 41 yıllık bir mücadele bu. Belli zamanlarda güvenlik ağırlıklı çalışmalar oldu. Ama güvenlik ihmal edilmedi; özellikle son çeyrek asırda, 2002’de olağanüstü halin kaldırılmasıyla beraber bir normalleşme adımları başladı. 2005 yılında Sayın Cumhurbaşkanımızın Diyarbakır’da yaptığı konuşma; milli birlik vurgusu, kardeşlik vurgusu, bin yıllık kardeşliğimize vurulan hançerin artık çıkarılması gerektiği, terörün anadan, fitnenin anadan çıkarılması gerektiğine yönelik konuşmaları ve sonrasındaki buna yönelik icraatları; ayrımcılığın ortadan kaldırılması, ülkemizin her bir köşesine yatırım götürülmesi…
Hakkari’nin Yüksekova’sına da havalimanı yaptık, Zonguldak’ın Çaycuma’sına da. Şırnak’a da üniversite getirdik, Sinop’a da üniversite getirdik. Hiçbir ayrım yapmadan yatırımları eşit bir şekilde vatandaşlarımızın hizmetine sunmaya çalıştık. Diğer yandan temel hak ve özgürlükleri güçlendirdik. Sadece Kürt vatandaşlarımız için değil, ülkemizin bütün vatandaşları için, eşit vatandaşlık ilkesi içinde çalışmalarımızı; etnik kökenine bakmadan ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına yönelik uygulamalar gerçekleştirdik. Kürtçenin yasak olduğu bir zaman diliminden geçti bu ülke.
Kürtçe şarkı söylemenin, Kürtçe kaset satmanın yasak olduğu günleri yaşadı. Bugün 24 saat Kürtçe yayın yapabilen bir devlet televizyonuna kavuştu. Siyasetçiler kendi bölgelerine gittiklerinde kendi ana dillerinde propaganda yapamazdı; hemen bir soruşturmayla karşı karşıya kalırlardı. Kendi ana dillerinde propaganda yapabilmelerinin önünü açtık; anadilde savunma, okullarda seçmeli ders imkânları, Kürtçe enstitüler gibi birçok alanda yasakların sona erdirilmesini sağlayan gelişmeleri ortaya çıkardık. Bu, hem güvenlik güçlerimizin kararlılığı hem de demokratikleşme hamleleriyle, özellikle teröre zemin hazırlayan unsurların ortadan kaldırılmasıyla mümkün oldu.”
“TÜRKİYE’Yİ TERÖRDEN ARINDIRARAK YOLUMUZA GÜÇLÜ ADIMLARLA DEVAM EDECEĞİZ”
“Son bir yıla geldiğimizde de artık terörü tamamen sonlandırma ve terörsüz Türkiye sürecinin başlaması yönünde başarıya ulaşmak için çalışmaları yoğunlaştırdık. Geçen yıl Sayın Cumhurbaşkanımızın ve bu sene de yine aynı şekilde Ahlat’ta yaptığı konuşmanın ardından, Sayın Devlet Bahçeli’nin grup konuşmasında yaptığı çağrı sonrasındaki gelişmelerle beraber İmralı’dan terör örgütünün feshiyle ilgili açıklamaların ardından terör örgütü kendini feshetti.
Silahları yaktı ve önemli bir aşamaya geçilmiş oldu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ‘Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na Dışişleri Bakanımızla birlikte sunum gerçekleştirdik. Önceki 16 toplantıda da bazı bakanlarımız dinlendi. Orada özellikle sivil toplum kuruluşlarımız, bu konuda sözü olan herkesin geniş bir mutabakat içinde dinlendiğini görüyoruz. Meclis’te grubu bulunan veya bulunmayan siyasi partilerimizin geniş bir mutabakatla bu komisyonda yer aldıklarını gördük. Orada milletvekillerimizi dinledik, onların görüşlerini aldık.
Özellikle bizim bakanlığımız çerçevesinde Adalet Bakanlığı’nın gerçekleştirdiği süreç içinde süreci kolaylaştırmak, başarıya ulaştırmak ve Türkiye’yi terörden kurtarmak anlamında verdiğimiz katkıları milletvekillerimizle paylaştık. Tabii Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde kurulan bu komisyon çok önemli. Önemli kararlar elbette milletvekillerimizce alınacaktır. Onların çizdiği rotada, milli iradenin tecelligâhı olan Meclis’te alınacak kararlar çerçevesinde yolumuza devam edeceğiz, adımlarımızı atacağız. Özellikle milletimizi rahatsız edecek, şehit ailelerimizi incitecek hiçbir adım bugüne kadar atmadık; bundan sonra da atmayacağız. İnşallah Türkiye’yi terörden arındırarak yolumuza güçlü adımlarla devam edeceğiz.”
“TÜRKİYE OLARAK MAZLUMUN HAKKINI, HUKUKU SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
“Türkiye’nin kalkınma sürecinden, adaletinden, eğitiminden, terörsüz Türkiye’den bahsederken tabii çevremizdeki gelişmeler; güneyimizdeki gelişmeler, Orta Doğu’daki gelişmeler bunların hepsi bizi ilgilendiriyor. Filistin’de hâlâ devam eden, ateşkese rağmen bombaların atıldığını ve orada yine şehitlerin olduğunu, çocukların, kadınların öldürüldüğünü üzülerek görüyoruz. Pamuk ipliğine bağlı bir ateştir. Tabii bu ateşkesin yapılması, ateşkes anlaşmasının sağlanması noktasında Sayın Cumhurbaşkanımızın büyük gayretleri oldu.
Başından beri Filistin davasının yanında. Bu sadece 7 Ekim’den itibaren iki yıllık bir sorun değil. Bu bir asrı aşan; 1897’deki Birinci Siyonizm Kongresi’nde ortaya çıkan fikirlerden ve sonra 1917’deki Balfour Deklarasyonu’yla beraber o bölgede İsrail devletinin kurulmasıyla başlayan bir süreç. Sonrasında işgal politikalarıyla maalesef orada yaşayan Filistinlilerin topraklarından ezilmesi; son zamanlarda da adeta bir soykırıma tabi tutulmasıyla dünyanın önemli bir sorunu ve bizi de yakından ilgilendiren bir sorunla karşı karşıyayız.
Tabii bu bir asırlık dönemde İsrail, Birleşmiş Milletler’in ve uluslararası kuruluşların hiçbir kararına bugüne kadar uymadı. Güvenlik Konseyi’nin aldığı kararlar var; yüzün üzerinde karar var, işgal ettiği topraklardan çekilmesine yönelik kararlar var. 1967’deki savaşta işgal ettiği toprakları terk etmesine yönelik kararlar var. Bunların hiçbirine maalesef İsrail uymadı. İsrail uluslararası hukuka hiçbir zaman saygı göstermedi. Yine 7 Ekim’den bu yana meydana gelen olaylarla ilgili olarak Güney Afrika’nın başlattığı Uluslararası Adalet Divanı’ndaki mahkemenin vermiş olduğu tedbir kararları var; ‘ateşkes olsun’, ‘soykırıma varan uygulamalar durdurulsun’, ‘insani yardımlar sağlansın’ şeklindeki kararlar maalesef uygulanamadı.”
“BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÜVENLİK KONSEYİ’NİN ADİL BİR YAPIDA OLUŞMASI LAZIM”
“Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin ve Adalet Divanı’nın haricinde soykırımcıların yakalanması ve tutuklanmasına ilişkin talepler de kağıt üstünde kaldı. Uluslararası hukuk, uluslararası sistem maalesef işletilmedi. ‘Uluslararası sistem adaletli değil’ derken Sayın Cumhurbaşkanımız ‘daha adil bir dünya mümkündür. Dünya beşten büyüktür’ diyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi sadece beş ülkenin kararıyla şekillenmemeli. Güvenlik sağlanacaksa milletlerin güvenliğini sağlayacak, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin adil bir yapıda oluşması lazım. O nedenle uluslararası sistemin bir revizyona tabi tutulması gerektiğini söylerken hep insanlığın bu sorunlarına çare olacak bir sistemin kurulmasını istediği için.
Tabii ilk zamanlar bunu seslendirdiğimde ülkemizde bile eleştirenler oldu. Ama şimdi artık dünyanın birçok ülke lideri, hatta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri de dahil olmak üzere ‘evet, bu sistem sorunlara çare olmuyor, uluslararası sistemin revizyona ihtiyacı var’ diyorlar ve bu anlamda Türkiye olarak dünyada da adaleti, hakkaniyeti savunmaya, mazlumun hakkını, hukuku savunmaya devam edeceğiz inşallah.
“KARAMSAR TABLOLARA HİÇ ALDIRIŞ ETMEYECEĞİZ”
“Gençlerimizin moralini bozmak isteyenler var Türkiye’de; maalesef geçmişte olduğu gibi hâlâ devam edenler var. ‘Sizden bir şey olmaz’ diyenler var. ‘Bu ülkede yaşanmaz’ diyenler var. Gençlere karamsarlık pompalayanlar var. ‘Yurt dışına gidin’ diyenler var. Siz onlara aldanmayın. Biz ecdadımız dünyada önder bir ecdada sahibiz. Biz o karamsar tabloyu çizmek isteyenlere müsaade etmeyeceğiz.
Bugün Türkiye’de beyin göçü olduğu söyleniyor; ‘Gençler yurt dışına gidiyor’ diyenler gitsinler ASELSAN’da çalışan binlerce genç mühendise baksınlar. Baykar’da çalışan, HAVELSAN’da, ROKETSAN’da çalışan ve milli teknoloji hamleleriyle ülkemizi geliştirmenin gayretinde olan gençlere baksınlar. O nedenle o karamsar tablolara hiç aldırış etmeyeceğiz. Çok çalışacağız, okuyacağız. Öncelikle derslerimizi başarıyla tamamlayarak inşallah hem ailelerimize hem de ülkemize faydalı birer insan olarak ve sizler Türkiye Yüzyılı’nı inşa edeceksiniz.”
 
