Çöle İnen Nur: Siyer-i Nebi’ye Şiirsel Yaklaşım – Muhammed Fatih Coşgun

“Senin hayatını yazmak…”
Kitabımı değerlendirme metni yazmak için elime alıp karıştırırken başlangıç kısmında gözüme çarptı bu cümle. Sıradan bir hikâyeden ya da bir otobiyografiden bahsetmiyordu. “Sen” diye hitap etmesi sizi yanıltmasın sakın. Alemlere rahmet olarak gönderilen efendimizin hayatını kaleme almak elbette kolay değildi.
Bugüne kadar binlerce kitap yazıldı hakkında ama okuduklarım arasında Çöle İnen Nur ayrı bir yere sahip. İlk olarak isminden başlayalım. Sadece çölün değil, kâinatın inen nur yani vahiy ile aydınlanmasını simgeliyor.
“Öğle vakti… Bilal, Kabe’nin duvarlarına çıkmış ezan okuyor. Putlar yerde kırık dökük… Mekkelilerde yüzler hayret çizgileriyle buruş buruş, şu kadar yıl evvel boynuna ip takıp sokak sokak gezdirdikleri köleye bakıyorlar. Kabe’nin duvarına çıkmış ezan okuyor. Ve dağ taş inliyor.”
Kitabı farklı kılan ise diğer siyer kitapları gibi kronolojik bir akış ile ilerlemiyor. Şiirsel üslubu ile bizi kendine çekiyor adeta. Ama şunu belirtmek isterim: kitabın ilk 50 sayfasında biraz zorlandım tam manasıyla verdiği ruhu hissetmekte. Sonrasında ise kendiliğinden içine çekti beni. Necip Fazıl Kısakürek‘i çoğumuz tanır. Sadece bir şair değil aynı zamanda bir fikir ve dava adamı. Edebiyatımızın kalemi güçlü yazarlarından. Bu kitapta da onu çokça hissediyorsunuz. Yazar bize salt siyer bilgisinden ziyade iman heyecanını, duygusal yoğunluğu ve dil lezzetini yaşatıyor. Bu anlamda akademik bilgi arayanların değil ruhunu diriltmek isteyenlerin kitabı.
“Kusva isimli devesinde O… etraflarında yüz binlik sıkışık halka… Hitap ediyorlar… Bütün nazarlar O’nda… kulaklar ebediyeti süzen birer huni… Her yüz adımda bir Sahabi sözleri tekrarlıyor. Hitap: Küfür ve cahiliyet çığrına ait her şeyi çiğniyorum!”
Necip Fazıl Kısakürek’in hayatı malumunuz. Teferruatlı malumat ile sizleri sıkmak istemem. Sadece şu noktayı kitap nezdinde açıklamak istiyorum. Kötü gidişatı olan bir dünya hayatı yaşarken, Seyyid Abdulhakim Arvasi ile tanışması sonrasında hayatını bambaşka noktaya çevirmişti. Ve bu eseri de yine onun yüce ruhaniyetine ithaf ederek bir vefa ve samimiyet göstermiş.
Eser hakkında teknik bilgilere bakacak olursak, ilk basımı 1969 tarihinde Büyük Doğu Yayınlarından yapılmış. İlk takdim kısmında bu eserin daha önce 1952 yılında günlük Büyük Doğu gazetesinde “Allah’ın Sevgilisi” adıyla az bir kısmını neşrettiği, daha sonra 1956 yılında “O” ismiyle yine aynı gazetede bir süre arz edip yine yarım bıraktığını ve nihayet 1957 yılında hapiste iken tamamlayabildiğini ancak pek çok yanlışlıklar ve atlamalar olduğunu ifade ediyor. Son hapsi içinde iken bu isim altında tek tek incelediğini nihai şekline kavuşturduğunu belirtiyor.
Yine hemen yan sayfada ise Ekim 1975 yılında yazdığı takdim kısmında şu sözleri sarf ediyor: “1950 yılından beri türlü isimler altında ve türlü editörler elinde harap ve perişan edilen eserimi, bu defa Büyük Doğu yayınları dikkat ve itina ölçüsüyle ve nihai şekil ve tamamlık kaydı ile takdim ediyorum.” Yani eserin son halini alıp elimize ulaşana kadar birçok badirelerden geçtiğini bizlere ifade etmiş oluyor.
“Bu eser” isminde müstakil bir kısım var. Bizlere eser hakkında giriş mahiyetinde kısa bir bilgi veriyor. Henüz kitabı okumadan okuyucuya eserin muhtevasından bahsediyor. Özetle paylaşacak olursak, kitabın kaynak gösterme tasasından uzak, sadece iman sahiplerine hitap ettiğini, hiçbir akli teftiş, tespit ve ispat gayretine düşmeden yazıldığını aktarıyor. Böylelikle henüz eseri okumadan içinde yazılanlar hakkında kaynakçanın olmadığını ve daha çok okuyanların kalplerine hitap edildiği belirtiliyor.
“Herkesten yufka, fakat herkesten kuvvetli ve derin Ebu Bekr yetişti. Kalabalığı yardı, hücreye girdi, yatağa yaklaştı, mukaddes başın üstündeki örtüyü kaldırdı, diz çöktü. Allah’ın Resulünün bembeyaz yüzünü eğilip öptü; ve yaş gözlerinden akmadan uçup gitmiş, deli gibi bakanlara döndü:
“Nefsimi kudretinin elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, Peygamber öldü.” Sonra, alemlerin, yüzü suyu hürmetine yarattığı o yüze baktı: “Hayatında ne güzeldin, ölümünde ne güzelsin!” Devam etti: “Öldün… ikinci defa ölmeyeceksin!..”
Elinize alıp keyifle okuyabileceğiniz bir eser. Ancak bu kitabı okumadan önce siyer-i nebi hakkında en az bir iki kitap okumuş olmanızı tavsiye ederim. Çünkü dediğim gibi şiirsel üslup ile yazıldığı için bazı kısımları sizin başka kaynaklardan okuyup konulara vakıf olmanız, hissiyatı yaşamak adına güzel olur. Kalın diyebileceğimiz, 608 sayfa 95 bölümden oluşuyor. Ben okumanızı tavsiye ederim. Özellikle bazı kısımlarda duygulandığımı ifade etmek isterim. İstifadeli olması duası ile…
Necip Fazıl Kısakürek
Çöle İnen Nur
Büyük Doğu Yayınları
Basım yılı: 1969
İstanbul
608 sayfa
Kaynak: Kitap Haber