Erdoğan’ın en beğendiği kanal TRT çıktı: 7/24 iktidarı öven TRT’nin başarısını da Erdoğan övdü

Dijital yayınları hedef alan Erdoğan, “Çarpık ilişkiler, sapkın akımlar, insan fıtratını hiçe sayan birliktelikler dijital platformlar vasıtasıyla özendirilmektedir. Kadın ve erkekten oluşan aile kurumunun altına adeta dinamit konuluyor. Özgürlük kavramıyla her türlü gayriahlakilik meşrulaştırılmaya çalışılıyor” ifadelerini kullandı. TRT’yi öven Erdoğan, “Bu noktada TRT’nin, gerek geleneksel gerekse dijital mecralarında aile odaklı, temiz içerikleri yaygınlaştırma çabasını takdirle karşılıyorum” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da Hilton Bomonti Otel’de düzenlenen TRT World Forum 2025’te konuştu. İsrail saldırılarında hayatını kaybeden fotoğrafçı Yahya Barzak’ı ve diğer 270 gazeteciyi anan Erdoğan, şunları söyledi:

’’Türkiye’nin yüz akı kurumlarından TRT’miz, insanı merkeze alan yayıncılık anlayışı ve hakikatin sesini dünyanın dört bir tarafına ulaştıran yayınlarıyla bizler için bir iftihar kaynağıdır.

Kamu yayıncılığı sorumluluğunu layıkıyla üstlenen TRT’mizin düzenlediği TRT World Forum’da, TRT’nin bugün artık yedi kıtada bilinen ve tanınan bu yaklaşımının en kıymetli tezahürlerinden biri ortaya konmaktadır… Her yıl farklı bir başlık altında ekonomi, siyaset, güvenlik, medya, teknoloji ve uluslararası ilişkiler alanlarında mümtaz isimlerin görüşlerini burada dinleme fırsatı bulduk. Bu sene forumumuz, ‘Küresel yeniden kurulum: eski düzenden yeni gerçeklere’ temasıyla düzenleniyor.

Önümüzdeki iki gün boyunca, 35 farklı ülkeden 132 yetkin konuşmacı ve 2 bini aşkın katılımcıyla küresel meselelere yenilikçi çözümler aranacak… Değerli misafirler; yaşadığımız her gün daha adil, daha kapsayıcı, daha kuşatıcı bir küresel sistemin inşasına duyulan ihtiyacı ortaya koyuyor. Savaşlar, çatışmalar, eşitsizlik ve adaletsizlikler tüm insanlığın gündemini adeta işgal etmiş durumda.

“Dünya 5’ten büyüktür”

Cihan Harbi’nin galipleri eliyle kurulan mevcut sistem, günümüzün gerçekleri ve gerekliliklerine maalesef uymuyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin adaletsiz karar alma yapısı nedeniyle insanlığın ortak sorunlarına çözüm üretemiyor.

Çoğu zaman sorunlar da çözüm yolları da apaçık belli olduğu halde yerkürenin birçok yerinde masum insanlar ölmeye devam ediyor. Türkiye olarak insanlığın kaderinin beş ülkenin insafına terk edilemeyeceğini dile getiriyor ve bu sebeple ‘Dünya 5’ten büyüktür’ diyoruz.

En büyük insani krizlerde, en somut insan hakları ihlallerinde dahi karar almakta geciken sistemin taze fikirlere, yeni katkılara ve elbette günceli yansıtan bir yeniden yapılanmaya ihtiyacı olduğu aşikârdır.

“İsrail 270 gazeteciyi katletti”

Bakın, son iki yılda Gazze’de yaşananları hep beraber takip ettik. İsrail hükümeti, iki yıl boyunca tüm dünyanın gözleri önünde 20 binden fazlası çocuk olmak üzere 70 bin Gazzeliyi şehit etti. 170 binden fazla Filistinli kardeşimiz İsrail saldırılarında yaralandı. Gazze’de neredeyse sağlam tek bir bina dahi kalmadı.

Okullar, kiliseler, camiler, hastaneler kasıtlı şekilde bombalandı. Hala ne diyorlar? ‘İsrail masum.’ E nasıl masum oluyor? Nükleer silah İsrail’de. En güçlü bombalar İsrail’de.

İstediği anda, istediği gibi Gazze’yi vurma imkanı İsrail’de. Nasıl oluyor da masum oluyor? Dün işte bu başımıza geldi ve orada gerekenleri zaten söyledik. Tam aksine masum değil. Zalim İsrail’in ta kendisidir…

İsrail’in yalana dayalı propaganda makinesi karşısında, hayatları pahasına sahadaki gerçekleri dünyaya duyurmaya çalışan 270 gazeteci katledildi…

“Gezi olaylarında İstanbul’a kamp kuran uluslararası medya Gazze’de sınıfta kaldı”
Üzülerek ifade etmek isterim ki; bütün bunlar olurken küresel barış ve istikrarı korumakla görevli kurumlar, katliamları durduracak, soykırımı engelleyecek, çocukların hayatlarını kurtaracak hiçbir adım atmadı. Genel Kurul’un ezici çoğunlukla aldığı kararlar bile Güvenlik Konseyi’ndeki çıkar hesaplarına kurban edildi.

Bunu anlamak, bunu anlamlandırmak mümkün değil. Kardeşlerim; bakın burada şunu da belirtmek durumundayım: Gezi olayları sırasında İstanbul’a kamp kuran medya kuruluşları dahil uluslararası basın da, aynı şekilde failleri özenle gizleyen habercilik diliyle Gazze’de sınıfta kalmıştır.

Bir avuç medya organı ve cesur gazeteci dışında Gazzeli mazlumların sesini dünyaya duyuran olmadı. İnanıyorum ki uluslararası basın camiası bunun muhasebesini objektif bir şekilde, de geç de olsa yapacaktır.

Kalemini, kamerasını, ekranını ve köşesini Gazze’de işlenen soykırım, kıyım suçlarını karartmak için kullanan iliştirilmiş gazetecilerin ifşası medyanın itibarı açısından çok önemlidir.

TRT’nin başarısı ve İsrail’e yönelik eleştiriler

Bu noktada TRT’mizin soykırımın ilk gününden itibaren büyük bir özveriyle sürdürdüğü yayınlarının çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Gazze’den haber akışına bir an olsun ara vermeyen TRT, failler hakkındaki dosyaların arşivlenmesinde de büyük bir başarıya imza atmıştır.

Öyle ki, bu uğurda fotoğrafçı Yahya Barzak kardeşimizi şehit vermiştir. Yahya kardeşimizi ve İsrail saldırılarında hayatını kaybeden gazetecileri bugün bir kez daha rahmetle anıyorum. Biraz evvel şehit basın mensuplarımızın vasiyetlerini hep beraber izledik.

İnşallah mahşeri vicdan, Yahya Barzak’ın ve diğer 270 basın mensubunun hatırasına sahip çıkacak ve onların canları pahasına topladıkları deliller ışığında soykırım faillerinin hukuk önünde hesap vermesini sağlayacaktır. Türkiye olarak bu konuda üzerimize düşeni yapmaya hazırız…

Dolayısıyla ateşkesin sürmesi, insani yardımın Gazzeli kardeşlerimize ulaşması ve Gazze’nin yeniden inşası safhasına geçilmesi ancak İsrail’in tüm bunlara zorlanmasıyla mümkün olacaktır. Türkiye, Gazze’nin bir an evvel ayağa kaldırılması için sadece elini değil, tüm gövdesini taşın altına koymaya hazırdır.

Biz dün olduğu gibi bugün ve yarın da Filistinli kardeşlerimizi asla yalnız bırakmayacak ve iki devletli çözümü savunmaya devam edeceğiz. Son dönemde birbiri ardına gelen Filistin’i tanıma kararlarını bu bakımdan son derece önemli buluyoruz. Henüz bu kararı almayan ülkeleri de bugünden tez yok harekete geçmeye ve Filistin Devleti’ni tanımaya davet ediyorum.

Rusya-Ukrayna savaşı ve diğer küresel krizlerde Türkiye’nin rolü
Dördüncü yılına girecek Rusya-Ukrayna Savaşı’nın adil ve kalıcı bir barışla çözümü için ilk günden itibaren sorumluluk üstlendik. Hem Sayın Putin hem de Sayın Zelenski ile yaptığımız görüşmelerde, ilk etapta ateşkes ve devamında kalıcı barışın sağlanması için her türlü desteği vermedeki kararlılığımızı ifade ettik. Umuyorum ki yakın gelecekte taraflar arasında bir orta yol bulunacak, iki komşu halkın yeniden yan yana, barış içinde yaşamasının önü açılacaktır. Türkiye bunun için gerekli her türlü katkıyı sunmaya devam edecektir.

Geçtiğimiz yıl Somali ile Etiyopya arasında büyük bir krize dönüşme potansiyeli taşıyan anlaşmazlıkların çözümüne yardımcı olduk. Kardeş ülkelerimiz Afganistan ve Pakistan arasında geçtiğimiz haftalarda patlak veren krizin aşılmasında da başat rol oynadık.

Millî İstihbarat Teşkilatımızın yürüttüğü arabuluculuk çalışmaları, ülkemize duyulan güvenin bir tezahürü olarak kısa sürede meyvelerini verdi ve taraflar arasında bir ateşkes anlaşması imzalandı. Bu anlaşmanın kalıcı hale gelmesini canı gönülden arzu ediyoruz.

Bakın, şunu bütün kalbimle, bütün samimiyetimle ifade ediyorum: Günümüz dünyasında artık hiçbir ülkenin kendisini sınırları içine hapsetme lüksü yoktur. Coğrafi bakımdan hiçbir ülke için yanı başındaki, bölgesindeki sorunlara bigâne kalma gibi bir seçenek söz konusu değildir.

Bugün ister Gazze olsun, ister Afganistan olsun, isterse Sudan olsun… ‘Masumların ölümüne bunlar bizim sorunumuz değil’ diye bakanlar, açık söylüyorum, kazın ayağının hiç de öyle olmadığını bir şekilde öğrenirler. Büyük bencillik içinde sınırlarının hemen ötesinde yaşanan yoksulluğu, çatışmaları, krizleri umursamayanlar bırakın insanlığı, kendi çocuklarına bile parlak bir gelecek vaat edemezler.

Her koyunun kendi bacağından asıldığı bir dünya, hepimiz için sonu karanlık bir dünya demektir. Haksızlık karşısında susan, o haksızlığa ortak olmuştur. Zulme rıza göstermek de unutmayın, zulümdür. Bir hesap gününe inanan insanlar olarak bizler, zulme rıza gösteremeyiz; haksızlık karşısında susanlardan olamayız.

’’Sudan’da sivillere yönelik katliamı hiçbir vicdan sahibi kabul edemez’’
Şuraya özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum: Bunca imkâna, bunca teknolojiye, son 20 yılda yaşanan iletişim devrimine rağmen Asya’dan Afrika’ya çocuklar ölmeye devam ediyorsa, hepimiz kendimizi sorgulamak mecburiyetindeyiz.

Son günlerde Sudan’dan gelen dehşet verici görüntüleri hem gazeteci hem de birey olarak, inanıyorum ki sizler de takip ediyorsunuz. Kuzey Darfur’un başkenti El-Faşir’de sivil halka yönelik katliamları vicdan sahibi hiç kimse kabul edemez; buna sessiz ve kayıtsız kalamaz.

Türkiye olarak El-Faşir şehrinde sivillere karşı işlenen zulümleri en güçlü biçimde lanetliyoruz. El-Faşir şehri ve çevresindeki saldırıların sona erdirilmesi, masum sivillere yönelik katliamların derhal durdurulması gerekiyor. Biz bu konuda kardeşlik hukukumuzun gereği neyse, samimiyetle, açık yüreklilikle onu yerine getirmeye hazırız. Yeter ki kardeş kanı akmasın; yeter ki masum çocuklar, kadınlar ve siviller öldürülmesin.

‘TRT’nin ve Türk dizilerinin sınıraşırı başarıları’

TRT’miz, küresel barış adına yürüttüğümüz bu çalışmalarımızın insanlığın ortak hafızasında yer edinmesinde kritik rol oynuyor.
TRT, bugün 17 televizyon, 17 radyo kanalı, dijital uygulamaları, sinema filmleri, belgeselleri, yabancı dillerdeki dijital haber platformlarıyla ülkemizi en güzel şekilde temsil ediyor.

TRT World ve TRT Arabi’nin yanı sıra en çok konuşulan dillerdeki dijital haber platformları ile 41 dil ve lehçedeki internet ve radyo haberciliğiyle, dünya nüfusunun yarısından fazlasına hitap ediyoruz. TRT’miz bu yayınlarıyla, manipülasyonun medya refleksi haline geldiği bir çağda, sorumlu yayıncılığın zeminini büyütüyor.

Türk dizilerinin milyarlarca insan tarafından beğeniyle takip edildiği bu dönemde TRT’miz, dizi sektörünün de öncülüğünü üstlenmektedir. TRT yapımı diziler 110’dan fazla ülkede, 50’den fazla dilde yayınlanıyor. Bu yapımlar sayesinde dünyanın çeşitli coğrafyalarından pek çok insan hem güzel Türkçemizi öğreniyor, hem de tarihimizle, kültürümüzle, millî ve manevî değerlerimizle tanışma fırsatı elde ediyor.

‘Aile hassasiyetli yayın politikası’

Şurası da çok ama çok önemli: Sizin de bildiğiniz üzere aile müessesesi ciddi saldırı altındadır. Çarpık ilişkiler, sapkın akımlar, insan fıtratını hiçe sayan birliktelikler dijital platformlar vasıtasıyla özendirilmektedir. Sosyal medya mecraları aynı şekilde bu yozlaşma sürecini körüklüyor. Kadın ve erkekten oluşan aile kurumunun altına adeta dinamit konuluyor.

Özgürlük kavramıyla her türlü gayriahlakilik meşrulaştırılmaya çalışılıyor. İnsanlar mahremini sırf birkaç beğeni almak uğruna ortaya dökmekten çekinmiyor, maalesef bundan hicap da duymuyor… Bu noktada TRT’nin, gerek geleneksel gerekse dijital mecralarında aile odaklı, temiz içerikleri yaygınlaştırma çabasını takdirle karşılıyorum.’’ (ANKA)

Başa dön tuşu