Filistin Konusunda Farkındalık Döneminin Sonu – Çocuk

Yüz yıldır kovuluyorlar, nesillerdir kovulma hikâyelerinin baş kahramanı oluyorlar, ölüyorlar, öldürülüyorlar ama unutulmak bir yana, bu zulmü her geçen gün dünyanın hafızasına daha derin çizgilerle kazıyorlar. Artık ölümleri içimizin sızısı ve çaresizliğimizin resmi oldu gibi görünüyor ama aslında hayatları da hayatımızın bir parçası ve bundan sonraki dünyaya dair bize yeni bir amaç, yeni bir düstur, yeni bir ideal aşılıyorlar. İşgalcilerin kirlettiği eski dünyanın çocuklarının fazla zamanı kalmadı. Yeni dünyanın çocuklarıysa kim düşman, kim tehlikeli, kim zararlı artık çok iyi biliyor.

Bugüne kadar Filistin bilinci oluşturan edebiyattan, özellikle çocuk-genç edebiyatından söz edilecek olursa ilk akla gelen isimlerden biri Tagrid en-Neccar olur. Eserlerinde zorunlu göç ve göçmen hikâyelerini en saf halleriyle, istismara ya da abartıya bulaşmadan işleyen Neccar’ın yeni kitabı “Bu Bebek Kimin?” Fatma Zehra Aydemir çevirisiyle Loras Yayınları bünyesindeki Beyaz Bulut Yayınları’ndan çıktı.

Kucağında oyuncak bebeğini tutan kızın abidevi duruşu ve derin bakışıyla okuru karşılayan kapak, kitabı daha takdim anında zihinlerin oldukça yüksek bir yerine konduruyor. Kitabın hikâyesi doğrudan bu kızın, yani yazarın annesi Selva’nın üzerine kurulmuş. 1933 yılında çekilmiş fotoğrafın aslı hikâyenin sonunda verilmiş. Tagrid en-Neccar hikâyesine, Leyla olarak isimlendirdiği ve bugün emekli bir üniversite hocası olan bu kızın hatıratı olarak başlıyor. Küçük torunu Nida Leyla’dan hediye olarak eski tip bir oyuncak bebek ister ve Leyla da o eski bebeği bulmak için diğer torunu Erva’nın yardımına başvurur. Erva anneannesinin o eski fotoğrafındaki bebekten yola çıkarak internetten nostaljik oyuncak bebek araması yaparken tam olarak anneannesinin aradığı bebeğe, bir benzerine değil doğrudan o bebeğin kendisine isabet eder ve göç hikâyesini başa sardıran tevafuklar zinciri dönmeye başlar.

Hikâye, bebeğin peşi sıra adım adım ilerlerken önce Filistin’den Lübnan’a, oradan da Amerika’ya göç etmiş bir ailenin yüz yıllık serüvenine şahit oluruz. Amerika’da doğup büyüyen son neslin atalarından, memleketinden, aslından uzaklaşmaya meyyal zihin yapısı yavaş yavaş gelişen farkındalıklarla yerini bir tarih bilincine bırakır. Yadsınamaz şekilde ayyuka çıkmış olan haksız işgal ve yerleşim politikaları bir kez daha gözler önüne serilir. Memlekette kalan ailenin geri kalanı ile yeniden bir iletişim kurulur. Nihayetinde insaflı bir yahudi çocuğunun asıl sahibine ulaştırdığı oyuncak bebekle bir en-Neccar hikâyesi daha umut vadederek sonlanır. Kitabın mesajı son cümlede saklıdır. Çoktan başkalarının eline geçmiş olan eski evlerini anneannesiyle birlikte ziyaret eden Erva, onları oradan bir an önce kovalamaya gayret eden sözde yeni ev sahibine, tercüman üzerinden şöyle seslenir:

– Onlara şöyle de: Gençler asla unutmayacak! Asla! İsterse bir ömür sürsün! (S. 178)

Bilindiği gibi en-Neccar eserlerinde bu konuya dinî bir bakış açısı ile bakmamakta, dinî öğeler kullanmamaktadır. İlaveten Neccar’ın metinlerinde milliyetçi bir yaklaşım da algılanmaz. Odağına insanlığı, insâfı ve adaleti alır; olay örgüleri, karakter tasarımları, düşünceleri ve davranışları tamamen doğaldır. Hayatın doğal akışının üzerine hiç çıkmaz, idealini ortaya koymak adına en küçük bir zorlamaya ya da hayalciliğe kalkışmaz. Hatta bu metninin gayri resmî bir aile hatıratı olması bile mümkündür. Ama beş yıl önce yazılmış bu metni de diğerleri gibi bugün tanık olduğumuz, gerçeğin sınırlarını zorlayan zulüm karşısında fazlaca iyimser ve ılımlı kalıyor. Artık insaflı yahudi, muhalif İsrailli gibi kavramlar kifayetsizdir; bu sıfatlara sığınanlar da sorumluluktan kurtulacak değiller. Bizim kendimizi ağır sorumluluk altında hissettiğimiz ve çaresizliğimize lanet ettiğimiz günlerde bu küçük muafiyetler artık kimseyi masum kılamaz. Ürdün’de yaşayan, hikâyesini Amerika’ya göçmüş bir aileye giydirerek, Hristiyan-Müslüman karakterlerin dayanışmalarına dem vurarak anlatan Neccar’ın ve benzer ılımlı tavırları benimseyerek dünyayı değiştirmeye gayret eden eser sahiplerinin mevcut durumdan sonra işlevlerini ne kadar koruyabileceği belki de önümüzdeki dönemin bir tartışma konusu olabilir. Çünkü mesele bir bilinç ya da farkındalık meselesi olmayı çoktan aştı; bir irade ve cesaret meselesi hâline geldi. Bundan sonraki dönem beklenmedik yerlerde sesini yükselterek haksızlığı dile getiren gençlerin dönemi olmayacak çünkü dünyanın bütün gençleri şükür ki artık zaten o durumda. Önümüzdeki dönem suçluları cezalandırmanın ve masumları rahata erdirmenin yollarını bulan hikâyelerin dönemi olmalıdır. Çıtayı yükseltmemiz gereken seviye orasıdır.

Değerlendirmemizi kitabın fizikî özellikleri üzerine birkaç cümleyle toparlayalım. Kapak fotoğrafı ile ön-arka kapak renklerinin bileşimi gayet başarılı ve çekici. Metnin uzunca bir süre tertemiz ilerlemiş olması künyeye bakma ihtiyacı hissettirdi. Editör makamında Abdullah Kasay, son okumada Cem Ergener sorumluluğun hakkını vermiş. Camiamızda birçok yayınevinde redaksiyon ve son okuma makamlarının hâlâ boş olduğunu, editörlüğünse sadece bir tabela olarak var olduğunu her fırsatta üzülerek dile getiriyorum. Loras Yayınları uzun süredir bir arada olan üst yönetimiyle bu boşlukları doldurmuş ve Fatma Zehra Aydemir’in başarılı çevirisini kaliteli bir eser olarak okura sunmuş. Okuru tereddütte bırakan bir imla hatasına ya da cümle düşüklüğüne rastlamadım. Nazarlık diyebileceğim üç küçük dizgi hatasını ikinci baskının kusursuzluğu için şuracığa not düşüyorum.

” Vadedilmiş Topraklar” mış. (S. 117)

onu eşlik etmek istedi (S. 129)

gezmeyi- tozmayı (S. 130)

Bu Bebek Kimin?
Tagrid en-Neccar
Çeviri: Fatma Zehra Aydemir

Beyaz Bulut Yayınları
2025 Nisan
179 Sayfa


Yazar: A. Erkan AKAY
Yayın Tarihi: 20.08.2025 09:00 –
Güncelleme Tarihi: 05.09.2025 17:27

Kaynak: Kitap Haber

Başa dön tuşu