Hekaton’la Son Tango: Hedef Aile, Mesele İnsan – Düşünce

“Sanal gerçeklikler, genetik hastalıkların gen zincirinden aşılama öncesinde tespit edilmesi, genetik mühendisliği, psikotropik ilaçlarla hafızanın güçlendirilmesi ve duygu durumlarının düzenlenmesi, estetik ameliyatlar, cinsiyet değiştirme, protezler, implantlar, yaşlanma karşıtı ilaçlar ve operasyonlar, insana yakın arayüzler, avatarlar gibi birçok teknoloji hâlihazırda insanlık durumunu ve insanın bireyliliğine ilişkin tartışmaları şekillendirmektedir. Bu teknolojilerle insan bir tasarım projesine dönüştürülmektedir.” (Karataş, 2022, s. 49)
Yaylagül Ceran Karataş, Posthüman: Şehir ve Beden adlı çalışmasında yer verdiği bu pasajda son zamanlarda sıklıkla gündeme getirilen transhümanizm çerçevesinde yaşanan gelişmelerin sadece teknolojik, bilimsel boyutlardan ibaret olmadığını, olumlu yönleri ile lanse edilmeye, insanlık için faydalı imajı verilmeye çalışılsa da madalyonun diğer yüzünün oldukça karanlık olduğunu ve esas hedefin ‘insan’ın ta kendisi olduğunu vurgulayarak çok önemli bir hususa dikkatleri çekiyor. Yazar her ne kadar posthüman kavramını farklı yaklaşımlarla ele alsa da transhümanizmin posthümanı olarak başlıklandırdığı düşüncenin nihayetinde varmak istediği noktanın ise insansız bir dünya olduğunu ifade eder. Öyle ki posthumana yani ölümsüz insana ulaşabilmek için bir köprü görevi gören transhümanizm dahilinde yoğun bir şekilde yürütülen algı yönetimi ve manipülasyon çalışmalarının neticesinde bir virüs gibi yayılan yabancılaşma pek çok hayati bağın zedelenmesine sebep olmuştur. Amaç insanı tüm bağlarından koparıp tamamen savunmasız hale getirmektir. İnsanın Tanrıyla, doğayla, insanla ve nihayetinde kendisi ile olan bağlarının zayıflamasıyla tüm bunlara yabancılaşması insanlığı derin bir buhrana sürüklerken bu amaçla yola çıkanlar amaçlarına adım adım ilerlemektedirler. Karataş kitabında ölümsüzlük arzusunun/arayışının tezahürü olan transhümanizmin sebebiyet verdiği yıkıcılığın başta doğaya yabancılaşma olmak üzere pek çok boyutuna eğilir. Yazımızın konusunu teşkil edecek olan Mustafa Merter‘in Hekaton’la Son Tango isimli kıymetli çalışmasında ise bu oynanan oyunun son kalesine yani ‘aile’ cephesi üzerine yoğunlaşıldığını görmekteyiz. “Araştırmalarım beni daha vahim bir tabloyla karşılaştırdı. Evet, şüphe yok ki esas hedef aile ve daha da ötesi ‘insanlık’tı. Bin bir bahaneyle sosyal reformlar yapalım derken işin arkasında özenle hazırlanmış başka bir amaç vardı.” (Merter, 2023, s. 44) diyen Merter eserinin alt başlığında Aileyi İfsad Etme ve İnsanlığı Yeniden Yapılandırma Küresel Projesi’nin Bir Meta-Analizi ifadelerini kullanarak başlıktan itibaren bu esas meseleye direkt dikkatleri çeker. Kaleme aldığı Önsöz’de, “İşte bu kitabı; bu trajik hikâyenin farklı aşamalarını, derin mantığını, insanlığa karşı açılmış savaşın sapık stratejisini açıklamak için yazıyorum. Ancak son yetmiş seneye yayılmış farklı sahneleri görüp bir bütün oluşturabilirsek büyük manzara ortaya çıkacak ve oyun ifşa olacak.” (Merter, 2023, s. 16) diyerek amacını net bir şekilde ortaya koyar. Dört ana bölümden oluşan çalışmasında yazar özellikle ülkemizde hâlâ ayakta duran, her ne kadar derin yaralar almış olsa da, bağları korumaya çalışan aile kurumunun etrafında dönmekte olan tehlikeleri, ona karşı açılan cepheleri oyunu ifşa etmek adına tek tek ele alır. Ve nihayetinde ise ne yapmalı sorusu çerçevesinde görüşlerini “Önlemler ve Karşı Cepheler” başlıklı dördüncü bölümde sıralayarak bir yol haritası çizer. Bu bölümler ve cepheler ise şu şekildedir:
Savaşın Ana Cepheleri
“Aileyi İfsad Etme ve İnsanlığı Yeniden Yapılandırma Küresel Proje ‘Savaşı’nın Ana Cepheleri” başlığı altındaki bu ilk bölümde Merter ana cepheleri altı alt başlıkta ele alır. Bu cephelerin ilki “Kadim Terbiye Sisteminin Çökertilmesi”dir.
“Gözlemler, eleştiri kabul etmeyen, çabuk incinen, son derece alıngan, sorumluk taşımayan bir neslin ortaya çıktığını gösterdi. Terbiye ortadan kaldırılınca ‘özsaygı’ kazandıralım derken erken yaşta gebe kalan, suç işlemeye, alkolizme, uyuşturucu kullanmaya yönelen ya da bedelini ödemeden maddi-manevi her şeye sahip olma hakkına sahip olduğunu düşünen bir nesil doğdu.” (Merter, 2023, s. 25)
diyen yazar bu başlık altında, tabir-i caizse, önce iğneyi kendine batırmaktan çekinmeyerek kendi özelinde bütün psikolog, psikiyatr ve pedagogları da eleştirmekten geri durmaz.
İkinci cephe, “Kadın Hakları Derken ‘Erkek Kadın’ Yaratma Projesi” dir. Bu bölüme, “1850’lerde İngiltere’de Victoria döneminin kadın hakları konusundaki aşırılıklarını düzeltmek için başlayan feminizm hareketi, 1960’larda özellikle ABD’de politik bir harekete evrildikten sonra, 1990’lardan itibaren bir ‘erkek kadın’ yaratma projesine dönüşür.” (Merter, 2023, s. 26) diyerek başlayan Merter fıtrata aykırı bir kadın modeli yaratmak isteyen, amacından sapan, uzaktan kumandalı sözde feminizm hareketi ile nasıl bir tehlikenin kapıda yattığını gözler önüne serer.
Bir diğer cephe olan “Baba Otoritesinin Kasıtlı Olarak Yıktırılması”nda bilhassa Frankfurt Okulu etrafında şekillenen düşünceler neticesinde yürütülen algı yönetimi ile ataerkil sistemde yaratılan çatlaklar üzerinde durulur. Bu çatlaklar ise gün geçtikçe derin yarlar oluşturmaya başlar; sadece ‘baba’ değil otoriteyi temsil eden ne varsa ‘özgürlüğün’ karşısındaki düşmanmış gibi lanse edilir. Yapılan araştırmalar bu durumun pek çok olumsuz sonucu beraberinde getirdiğini ortaya koymaktadır. Merter’in bu bölümün sonunda bir kez daha vurguladığı üzere, “Dikkat buyurun, eş güdümlü olarak farklı cepheler üzerinden, bilimsellik kamuflajı altında, nakış yapar gibi, bir İnsanlığı Yeniden Yapılandırma Projesi uygulanmaktadır.” (Merter, 2023, s. 42)
Dördüncü Cephe, “Eşcinsel Hayat Tarzının, Her Türlü Cinsel Sapkınlığın ve Sübyancılığı Küresel Çapta Eş Zamanlı Olarak Arttırılması”dır. Algı Yönetimi ve Manipülasyon kitabında şöyle bir ifade yer almaktadır:
“1960’lı yıllarda gerçekleşen cinsel devrim Kinsey’in yıktığı değerlerin ardından gerçekleşebilmiştir. Kinsey’in Raporu, bir bakıma hafriyat makineleri gibi çalışmış, yıkılan değerlerden boşalan zemine yeniden kurgulanan cinsiyet ve cinsellik algısı inşa edilmiştir. Amerikan gazeteleri araştırmanın haberini ‘Amerika’ya atom bombası düştü!’ diye vermişlerdir.” (Gültekin, 2021, s. 159)
Merter bu başlık altında tam da bu bombanın “insanın fıtri yapısından gelen kadim savunma duvarı”nda (Merter, 2023, s. 48) nasıl bir tahribata sebep olduğunu ve çocuklar için dahi tehlike çanlarının çaldığının altını çizerek vurgular.
Beşinci Cephe olarak nitelenen cephe, “‘Toplumsal Cinsiyet’ İdeolojisi/Kadın ve Erkek Farkını Ortadan Kaldırma Projesi”dir. “Kanımca bu beşinci aşama, büyük çapta bir sosyal mühendislik projesiyle karşı karşıya olduğumuzun en açık kanıtı. Diğer dört aşama; çocuk, kadın, eşcinsel hakları adı altında, hep bir hak koruma, haksızlığa karşı çıkma kamuflajıyla sunulurken burada artık oyun meydana çıkıyor.” (Merter, 2023, s. 63) diyen yazar bu cephede nasıl bir düşmanla karşı karşıya olunduğunu aşikâr kılar. Sapkın düşüncelerini felsefe, sosyoloji soslarına bulayarak yutturmaya çalışan, kavram karmaşasıyla zihinlerde bulanıklık yaratan sözde filozof, sosyolog ve bilim insanlarının gerçeklerini ortaya döker. Ve bu projenin ülkemize nasıl yansıdığını, içimize aldığımız Truva atını da dikkatlere sunar.
Çalışmada yer alan son cephe ise “Tabii Duyguların Kasıtlı Olarak Başka Alanlara Yönlendirilmesi/Üstel Bir Hızla Arttırılmış Hayvan Sevgisi”dir. Merter bu cephede bir taraftan dünya üzerinde pek çok insan açlıkla, yoksullukla mücadele halindeyken insanların bilhassa ev hayvanlarına yönelik anormal sevgisini ve bu sözde sevginin dışavurumu olarak da harcanan büyük meblağları rakamsal/istatistiksel olarak ortaya koyarken diğer taraftan aile boyutuna da dikkatleri çeker.
Komuta Kademeleri ve Savaş Alanları
Çalışmasının ilk bölümünde savaşın ana cephelerini ele aldıktan sonra Merter ikinci bölümde küresel komuta kademeleri ve savaş alanlarına eğilir. Altı alan yer almaktadır. Bu alanlar şunlardır: Görsel medya alanı, sosyal medya alanı, yapay zekâya dayalı ‘chatbot’ ve benzerleri alanı, politika alanı, hukuki alan ile psikiyatri ve psikoloji alanı. Her bir alanın detaylıca ele alındığı bu bölümün sonunda yazarın psikoloji alanı için kullandığı şu ifadeler kayda değer:
“Peki, bizim bu yazdıklarımızı aklı başında olan bütün psikologlar ve psikiyatristler bildikleri hâlde niye karşı çıkmamış, sessiz kalmış ve birkaç istisna dışında hâlâ daha sessiz kalmaya devam etmektedir? İşte bu sessizlik küresel çapta gerçekleşen bir güdümlenme ve baskının kanıtıdır; şahit olduğumuz bu süreç otonom, bağımsız bir bilimsel sapma değil, artık anlamaya başladığımız büyük oyunun sadece bir parçasıdır.” (Merter, 2023, s. 166)
Meta-Analiz
Genel Değerlendirme başlığını taşıyan bu bölümde, “… ciddi cephe analizleri yapıp, genel stratejiyi açığa çıkarıp komuta kademelerini belirleyerek genelkurmaylarına ulaşmamız lazım.” (Merter, 2023) diyerek altı alt başlıkta genel bir analiz ortaya koymaktadır, bu başlıklar şu şekilde: Hekaton (kheires)’in Uyanışı, Hekaton Savaşları Öncesi Avrupa ve Amerika,’Bilimsel Materyalizm Dini’: ‘Tanrı Öldü, Dinler Geçmişte Kaldı’, Homo Deus’a Doğru veya ‘Hekaton’un Kutsal Bebeği, Hakaton Savaşlarının Meta- Analizi ve Her Şey Nasıl Başladı?
Ne Yapmalı?
Tüm cepheleri ortaya koyup genel bir analiz yaptıktan sonra Merter okurun kucağına meseleyi koymakla yetinmeyip yer verdiği her cepheye karşı neler yapılabileceğine dair de kıymetli önerilere yer veriyor. Bölümün girişinde, “Bu aşamada en önemli ilk adım, insanlığa karşı açılmış bir savaşın içinde olduğumuz şuurunun uyanmasıdır.” (Merter, 2023, s. 229) diyen yazar bölümün sonunda en tez vakitte gerekli adımların atılmaması durumunda başta aileyi ve nihayetinde ise tüm insanlığı çok daha karanlık günlerin beklediğinin de altını çiziyor.
Sonuç Niyetine
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde büyük değişimlere, gelişmelere şahitlik ediyor. Bilhassa son elli yılda şahit olduğumuz şeyler Merter Hoca gibi bizleri de bu soruyu sormaya yöneltiyor: Elli sene içinde bir toplum nasıl bu kadar değişebilir? Arka planda yaşananlara baktığımızda bunun çok da sürpriz olmadığını görebiliyoruz. Kulağa komplo teorisi olarak gelebilecek akıl almaz çalışmalarla, stratejilerle hedeflerine kilitlenmiş bir şekilde ilerlemekten geri durmayan bir kesim ile karşı karşıya olduğumuzun ve bu insanların çocuklarımızı dahi hedef almaktan geri durmadıklarının idrakine varmanın zamanı gelmedi mi? Unutulmamalı ki savaş sadece meydanlarda yapılmıyor artık ve hâlihazırda topyekûn bir savaşın ortasındayız. Umulur ki Hekaton’la Son Tango yazarının da amaçladığı gibi bir uyanışa vesile olsun. Vesselam…
Hekaton’la Son Tango
Mustafa Merter
Ketebe Yayınları
İstanbul, 2023
Kaynakça
- Gültekin, M. (2021). Algı Yönetimi ve Manipülasyon. İstanbul: Pınar Yayınları.
- Karataş, Y. C. (2022). Posthüman: Şehir ve Beden. Ankara: Siyasal Kitabevi.
Kaynak: Kitap Haber